İnfertilite Tedavisi

Klinik olarak gebe kalınabilirlik kapasitesine fertilite denir. İnfertilite tanım olarak 12 ay boyunca korunmasız birliktelik yaşanmasına rağmen gebelik oluşamaması durumudur. Dünya genelinde 186 milyondan fazla insan infertilite nedeniyle sıkıntı yaşamaktadır. İleri yaş, yaşam stili, çevresel faktörler fertiliteyi etkileyen önemli etkenler olarak gözümüze çarpmaktadır. Vakaların %20-30’u erkek nedenlidir. Erkeklerde bu oran Afrika ve Orta/Doğu Avrupa’da yüksek iken Kuzey Amerika, Avustralya’da daha düşük oranlarda görülmektedir.
1950’li yıllarda az gelişmiş ülkelerde fertilite oranları ortalama her kadına altı doğum iken gelişmiş ülkelerde bu seviye daha düşüktü. 1960’lı yılların sonunda ise az gelişmiş ülkelerde fertilite oranlarında belirgin bir düşüş gözlenmiştir. İlginçtir bu süre zarfında Afrika’da hemen hemen hiçbir değişim olmamıştır.
Gebeliğin %80’ni fertil dönemde korunmasız ilk altı siklus süresince gerçekleşmektedir. 12 başarısız siklus sonrasında çiftlerin %10’nu infertil olarak kabul edilmektedir. Fakat bunların %55’i 36 ay içinde spontan gebe kalma olasılığı bulunmaktadır. 48 ay sonra çiftlerin %5’i infertil olarak kabul edilmektedir ve bunların spontan gebe kalma şansları sıfıra yakındır.
25-30 yaşlarından itibaren fertilite azalmaktadır. Genelde son normal gebe kalma yaşı ortalama olarak 40-41 olarak kabul edilmektedir. Fertilite 45 yaşında %45, 50 yaşında ise %100 kaybolmaktadır. Bazı araştırmalar kadınların doğumu erteleme yoluna gittiklerinde infertilite riskinin arttığını bilmediklerini ortaya koymuştur. Birçok kadın yanlış olarak bu sorunun İVF gibi yöntemlerle kolayca çözüleceğini varsaymaktadırlar.
Fertiliteyi etkileyen faktörler nelerdir?
Hipogonadotropik Hipogonadizm. GnRH salınım eksikliği veya yetersizliği nedeniyle LH ve FSH salınımın yetersiz kalması ve buna bağlı gonadal uyarının yetersiz kalması.
Hiperprolaktinemi. Prolaktinin aşırı salınımı gonadotropin salınımını engellemekte ve bu da yumurtlamayı engellemektedir. Erkeklerde ise testosteron seviyelerinde düşüklüğe neden olmakta ve buna bağlı seksüel disfonksiyon ve infertilite gelişmektedir.
Siliar fonksiyonlarında bozukluk. Fallop tüpü sperm ve embriyonun geçiş yoludur. Bu tüp içerisinde geçişi kolaylaştıran ipliksi yapılar mevcuttur. Bu yapıların herhangi bir nedenle hasar görmesi geçişi bozacaktır ve yumurta ve spermin birleşmesiyle oluşan kesenin başka yerlere gidip yerleşmesine neden olabilecektir.
Kistik Fibrozis. Anormal mukus salınımıyla ortaya çıkan bir durumdur. Özellikle üreme kanalındaki hücreleri etkiler. Kalın servikal mukus spermin geçişini engeller.
Enfeksiyon. Enfeksiyonlara bağlı pelvik enflamatuvar hastalık ve tubal tıkanıklıklar görülebilmektedir. Klamidya ve Neisseria en sık etkenleridir.
Sistemik Hastalıklar. Genel olarak sepsis veya ağır böbrek hastalıkları gibi ağır sistemik hastalıklar embriyonun yerleşmesini engelleyebildiği düşünülmektedir. Kontrol altına alınmamış diyabet, çölyak hastalığı, Vit D eksikliği, otoimmun hastalıklar ve hipotiroidi gibi hastalıklar gebe kalma oranlarını düşürmektedir.
Yaşam tarzı faktörleri. Adet görüldükten sonra haftada iki üç kez ilişkiye girilmesi gebe kalma oranlarını arttırmaktadır. Kalori kısıtlanması ve aşırı egzersiz ovülasyon frekansında azalma, endometriyal duvar kalınlaşmasında bozukluk ve adetin kesilmesine neden olabilmektedir. Stres, obezite, sigara içimi, alkol kullanımı ele alınması gereken konulardır.
Kadın fertilitesini etkileyen faktörler:
Prematür ovaryan yetersizliği. Kadınların %1’inde görülür. 40 yaşın altında iki ayrı ölçümde yüksek FSH bulunmasına rağmen menstrüel siklusun kesilmesidir. Nedenleri arasında genetik, çevresel, enfeksiyonlar, otoimmun ve metabolik nedenler veya ağır cerrahi müdahale ve kanser tedavisi sayılabilir. Fakat çoğu vakalarda nedeni bulunamamaktadır.
Polikistik over sendromu. Kadınların %5-10’nu etkileyen endokrin bozukluğudur. Belirtilen üç kriterlerden ikisinin bulunmasıyla tanı konur: ovulasyonun yetersiz veya hiç olmaması, ultrasonda overlerin belirgin görünümü ve hiperandrojenizm.
Endometriyozis. İnfertilite ile ilişkili bir patolojik pelvik inflamatuvar süreçtir. Yapışıklık ve fibrozis, endokrin anomaliler ve immünolojik bozukluklarla giden bir durumdur. Endometriyozis varlığında embriyonun endometriyuma yerleşme olasılığı azalmaktadır.
Endometriyal polipler. Polip varlığında erken düşük olasılığında artış ve embriyonun uterusa yerleşme şansında azalma meydana gelmektedir.
Erkek fertilitesini etkileyen faktörler. Testiküler yetmezlik ve sperm kalitesi en önemli etkenlerdir. Bunların dışında kimyasal maddeler ve akraba evlilikleri diğer önemli etkenlerdir.
Akupunktur infertilite tedavisinde etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Örneğin embriyo transferi döneminde yapılan akupunkturda başarı oranı %42.5 iken akupunktur yapılmayan grupta başarı oranı %23.6’ya gerilemektedir. Akupunktur belirli noktalara iğneleme yapılarak uyarı oluşturulmakta ve vücudun regülasyon fonksiyonları aktive edilmektedir. Kanallardan çiy (Qi) enerji akışı sağlanarak Yin Yang dengesi sağlanır, organların fonksiyonları dengelenir, immun sistem dengelenir, kan akışı düzenlenir, endometriyumun durumu düzeltilir ve embriyo yerleşimine hazır hale gelir. Akupunktur kolay uygulanabilen infertilitede etkin bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kan yolu ile yapılan ozon tedavisi sonrasında metabolizmada artış meydana gelmektedir. Damar duvarının yenilenmesi, dokudaki oksijen miktarının artmasıyla vücudun kendini yenileme mekanizmaların uyarılması infertilitede tedavisinde ek katkı sağlamaktadır.
Kliniğimizde Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanının değerlendirmesinden sonra infertilite sorununun çözümü için akupunktur ve gerekirse ozon tedavisi yapılmaktadır.